Paneller
Devam eden küresel dönüşüm süreci, başarısı “çok taraflı, kural temelli” uluslararası düzenle doğrudan ilişkili olan Avrupa Birliği’ni (AB) derinden etkilemiştir. Sistemik belirsizliklere karşı kırılgan olan AB’nin küresel sistemi dönüştürme ve etkin bir jeopolitik aktör olma kapasitesi önümüzdeki aylarda sınamaya tabi olacaktır. Ukrayna’daki savaşın gidişatı, Avrupa Parlamentosu seçimleri, yükselen populist/aşırı sağ partiler ve Kasım ayında ABD’de yapılacak Başkanlık seçimleri bu bakımdan belirleyici olacaktır. AB politikaları ve alınan önlemler, Birliğin küresel sınamalara karşı bağışıklığını ne derece güçlendirebilecektir?
ADF Gençlik Gece Oturumu / Acun ILICALI
Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı tüm dünyada sosyal barış ve istikrara tehdit teşkil etmeyi sürdürmektedir. İslam karşıtlığı her geçen gün zemin kazanmaktadır. Aşırı sağcı ve ırkçı hareketlerin yükselişi, İslam karşıtlığıyla beraber, dünyanın birçok bölgesinde bir yanlış anlama ve güvensizlik sarmalı yaratmakta, İslam karşıtlığı bireylere yönelik saldırı şeklinde vücut bulabilmektedir. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığıyla mücadele kapsamlı önlemler gerektirmektedir. Bu konudaki tartışmalar bir temel hakkın diğer bir hakla sınırlandırılması yaklaşımına hapsolmamalıdır. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı akımları, küresel farkındalık ile karşılıklı saygı ve anlayışı güçlendirmeye duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.
Küresel aktörlerin artan aktif ilgisi Asya-Pasifik Bölgesi’ni giderek karmaşık ve çok katmanlı bir hale getirmekte, sıradışı güvenlik sınamaları artarken, yeni ekonomik imkanlar doğmaktadır. Bölgesel ve küresel aktörler arasında uyumlu ve aynı zamanda çelişen çıkarların varlığı işbirliğinin geliştirilmesi için etkili diplomasinin giderek artan önemine vurgu yapmaktadır. Bu oturumda, panelistler işbirliğinin başarıyla yürütülebilmesi için değişik aktörler arasında güvenin tesisinin önemi hakkında görüş alış-verişinde bulunacaklardır.
Balkanlar Bölgesi jeostratejik önemi, umut vadeden ekonomik zenginlikleri, kültürel çeşitliliği ile karmaşık sınamaların ve aynı zamanda dönüştürücü imkanların tam ortasında yeralmaktadır. Ekonomik potansiyeli, stratejik konumu, çeşitli kaynakları, kültürel zenginliği ve dayanıklı halkları Balkanların parlak geleceğine yönelik umutlara katkı sağlamaktadır. Balkanlardaki son jeopolitik gelişmeler ışığında bölgeye özel sınama ve imkanlar neler olabilecektir?
Uluslararası sistem yapısal bir yeniden tanımlanma sürecinden geçmektedir. Kurumları hâlâ çalışıyor olsa da çok taraflılık krizdedir. Daralan ortak uzlaşı zemin, artan küresel askeri harcama ve silahsızlanma mekanizmalarının aşınması uluslararası jeopolitik durumun hiç olmadığı kadar kırılgan hale geldiğini göstermektedir. Nitekim silahlı çatışmalar artarken, nihayete kavuşturulan barış anlaşmalarının sayısı kaydadeğer ölçüde düşük kalmaktadır. BM tarafından 2023 Temmuz ayında yayınlanan “Barış İçin Yeni Gündem” başlıklı politika belgesi, üye ülkeleri barış için yeniden taahhütte bulunmaya davet etmektedir. BM üyesi ülkelerin barış taahhütlerini yenilemeleri amacıyla, farklı kavramsal güvenlik anlayışlarını uzlaştırmak ve asgari bir müşterek zeminde buluşmak nasıl mümkün olacaktır?
Belirli bir bölgede yer alan komşu toplumlar arasındaki uyuma katkıda bulunmak için uygun araçların kullanılması ve işbirliğini artırmak için meşruiyet zemininin güçlendirilmesi gerekmektedir. İşte bu aşamada kültür ve eğitim, ülkeler arasındaki işbirliğinin bölgesel örgütler aracılığıyla tetiklenmesine en elverişli alan olarak ortaya çıkmaktadır. Eğitim ve kültür, gençlerin hareketliliğine olanak tanıyan ortak zeminleri kolaylıkla oluşturmakta, işbirliği fikrinin gelecek nesillere aktarılması için eşsiz fırsatlar sunmaktadır.
Çok taraflılığı ve samimi uluslararası işbirliğini yeniden canlandırmaya yönelik çabalar ön saflarda olmuşsa da, somut sonuçlar doğurmamıştır. Öte yandan, dijital olarak bağlı ancak bir o kadar da ayrışmış bir dünyada sorunlara çözüm bulmada yaşanan başarısızlık, sınırlı sayıda ortak konuda ad hoc işbirliği girişimlerinin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Esasen bölgesel sahiplenme ve işbirliği, etkili çözümler üretilmesi için temel unsular olmaktadır.
ADF Liderler Paneli
Yaklaşık 880 milyon nüfusa sahip 45 en az gelişmiş ülke (EAGÜ), sürdürülebilir kalkınma çabalarının önünde büyük engellerle karşılaşmaya devam ediyor. EAGÜ’ler, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2030 Gündeminin hayata geçirilmesini ciddi şekilde geciktiren küresel jeopolitik, ekonomik, çevre ve sağlık krizlerinden farklı düzeylerde etkilenmektedirler. Son elli yılda sadece yedi ülkenin EAGÜ kategorisinden “mezun” olabilmesi, en az gelişmiş ülkeleri güçlendirmek için yeni yaklaşımlara duyulan acil ihtiyacı daha da belirgin hale getirmiştir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak ve “kimseyi geride bırakmama” sözünü tutmak, ancak EAGÜ'leri destekleyecek etkili mekanizmaların hayata geçirilmesiyle mümkün olabilecektir. Panel, EAGÜ’lerin karşılaştığı ciddi yapısal sorunların üstesinden gelmeye yönelik uluslararası taahhütlerin nasıl yerine getirilebileceğini ve yeni girişimlerin geliştirilmesini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Küresel enerji sisteminin ciddi sarsıntılar yaşadığı 2022 yılından bu yana enerji jeopolitiğinde paradigmaların değiştiğine tanık oluyoruz. Ukrayna'daki savaş dünya enerji piyasalarını ve enerji siyasetini derinden etkiledi. Kırılgan enerji piyasalarında öngörülebilirlik bulunmamakta. Temiz enerjiye geçiş ve net sıfır emisyon hedefleri güncelliğini korurken, enerji arz güvenliği de yeniden uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başladı. Temel önceliğin kesintisiz, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir enerji arzının sağlanması olan mevcut ortamda, uluslararası aktörler arasında işbirliği ve stratejik diyaloğun geliştirilmesi bir zorunluluk haline gelmektedir.
Küresel gıda güvenliği, her dönem ve her seviyede koordineli ve müşterek eylem gerektiren ciddi bir sorun olagelmiştir. Covid-19 küresel salgınının ekonomik ve insani olumsuz sonuçlarına çare bulma çabaları devam ederken, Ukrayna'da iki büyük tarım üreticisinin dahil olduğu savaş, küresel gıda tedarik zincirleri üzerinde ilave tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca, küresel ekonomideki gelişmeler hükümetlerin tarıma ve gıda sektörüne yatırım için mali kaynak ayırmalarını güçleştirmektedir. Dünya nüfusunun 8 milyarı aştığı ve çok boyutlu krizlerin yaşandığı günümüzde, sürdürülebilir tarım-gıda sistemleri oluşturmaya yönelik yenilikçi ve müşterek çabalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
BM rakamlarına göre, dünyadaki göçmen sayısı (281 milyon) dünya nüfusunun %3,6’sına tekabül etmektedir. Bunun yanı sıra, dünyadaki mülteci sayısı da 36,4 milyonu geçmiştir. Bu durumun başlıca tetikçileri savaşlar, yoksulluk, ekonomik krizler, kıtlık ve iklim değişikliğidir. Böyle bir resimde göç konusu, daha kapsamlı bir yaklaşım gerektirmektedir. Uluslararası işbirliği ve sorumluluk paylaşımı daha iyi ve sürdürülebilir bir göç yönetiminin iki sacayağıdır. Panel, göç kaynaklı sınamalara yönelik sürdürülebilir çözümleri ve göçün temel sebeplerini tartışacaktır.
İklim değişikliğinin gıda güvenliği, göç ve halk sağlığı gibi beşerî sistemler üzerindeki olumsuz etkileri, küresel sürdürülebilir kalkınmaya ciddi tehditler oluşturmaktadır. Uluslararası toplum artan iklim değişikliğinin sonuçlarını sıcak hava dalgaları, şiddetli fırtınalar, seller ve kuraklıkların yanı sıra, deniz seviyesinin yükselmesi ve okyanus asitlenmesi şeklinde yaşamaktadır. En fazla tehdit altında olanların genç nesiller olduğu dikkate alındığında, karar alıcılar için kaybedecek zaman ve mazeret bulunmamaktadır. İklim değişikliğine karşı hızla harekete geçilmesi ve tedbir alınması gerekmektedir. İklim değişikliğine dayanıklı, sürdürülebilir ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş amacıyla stratejilerde önemli değişiklikler yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Karadeniz’in diğer denizlere pek benzemeyen bir yapısı vardır. Soğuk Savaş öncesinde ve sırasında etrafındaki ‘dost ve düşmanlarla’ Avrupa-Atlantik güvenlik değerlendirmelerinde her zaman özel bir yer tutmuş, Ukrayna’daki savaş bölgeyi bir kez daha ön plana çıkarmıştır. Panel Karadeniz Bölgesi’nde güvenliğin nasıl sürdürülebileceği, yaklaşımlarımızı bölgeselleştirmeden güvenliğin bölünmezliğinin nasıl sağlanabileceği ve “Mütteffiklerin Bölgesel Gayretleri”nin nasıl değişim yaratabileceği konularını ele almayı hedeflemektedir.
Küresel yönetişim alanında her daim ön saflarda yer alan kadınlar, diplomasi mesleğine de büyük katkılarda bulunmaktadır. Ancak, kadınların bu önemli rolü uzun zaman göz ardı edilmiştir. Kadın-erkek eşitliğinin ve erkek egemen diplomasi mesleğinde kadının temsilinin altını çizmek amacıyla, Birleşmiş Milletler 24 Haziran’ı ‘Uluslararası Diplomaside Kadın Günü’ ilan etmiştir. Bu konudaki açığı bir nebze kapatmak için, farklı kıtalarda ve ülkelerde görev yapmış kadın büyükelçiler ile gerçekleştirilecek bu panel, kadın gözüyle diplomasinin inceliklerine, ikili ve çok taraflı ilişkilere, kamu diplomasisi olgusuna, zorluklar ve fırsatlar ekseninden mesleğin değerlendirilmesine değinerek hem alanda çalışan akademisyenleri hem de gençleri ve kadınları mesleğe hazırlayarak bilgilendirici bir pencere açmayı hedeflemektedir.
ADF Liderler Paneli
Dünya her geçen gün, çatışmaların doğası ve sebeplerinin hızla değiştiği, kötüleşen bir barış ve güvenlik ortamına doğru evrilmektedir. Uluslararası siyasetteki mevcut belirsizlik ortamı ve barışa duyulan acil ihtiyaç, diplomasi sanatının barış arabuluculuğu için yeni ve girişimci yaklaşımlar geliştirmesini gerektirmektedir. Günümüz diplomasisi çatışmaları çözebilmek için eski alet kutusunu yeniden ele almalı ve devletler arası ihtilafların değişen doğasına karşı kendisini yenilemelidir. Panel, çatışmaların neden olduğu sınamaları ve barış için etkin arabuluculuğu hayata geçirmeye yönelik yenilikçi uygulamaları tartışacaktır.
“Küresel Güney” tanımı içinde birçok farklı ülkeyi barındırsa da bu ülkeler, uluslararası toplumun mensupları arasında eşitsizlik, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde yol kat edilememesi, iklim finansmanında açıklar, teknolojik dönüşüm ve yapısal kapasite gelişimi, gıda güvensizliği ve yükselen enerji fiyatları gibi ortak endişeler paylaşmaktadır. Küresel Güney ülkelerinin diğer bir endişesi de küresel yönetişim ve karar verme süreçlerinde yetersiz temsil ve bu süreçlere dahil olamamaktır. Küresel Güney’in sorun ve önceliklerini daha iyi anlamak, etkin ve adil bir uluslararası düzen için acil bir ihtiyaçtır.
Yerel ve küresel meselelerin giderek iç içe geçtiği günümüz dünyasında küresel konuların yerel yansımaları giderek daha belirgin hale gelmektedir. Bu sebeple, yerel aktörler, geleneksel bakımdan kendi etki alanlarının ötesinde görülen sınamalara çözüm bulmak yönündeki istek ve çabalarını her geçen gün artırmaktadır. Bugün, şehirler ve yerel yönetimler bu çabaların öncüsüdür. Panel, yerel yönetimlerin küresel stratejileri güçlendirmek için oynayabilecekleri rolü tartışacaktır.
Diplomasi geleneksel alanının dışına çıkarak kapsamını yeni konular, aktörler ve paydaşlarla genişletmiştir. Bu doğrultuda, iklim değişikliğinden siber güvenliğe, salgın hastalıklardan dijitalleşmeye kadar bilim ve teknolojiyle ilgili konular dünya genelinde diplomatların gündeminde daha fazla yer almaktadır. Bilim ve teknolojinin kötü niyetli kullanımını önlemek de dahil olmak üzere, tüm insanlığın yararına olacak şekilde etik ve insani kullanımının güvence altına alınması önem taşımaktadır. Teknoloji, bilim ve diplomasi arasındaki etkileşimden nasıl daha iyi yararlanabiliriz? Gelişen teknolojiler küresel ölçekte nasıl daha iyi yönetilebilir?
İki Dünya Savaşı’nın ardından Orta Doğu’yu ihtilaf ve gerginlikler şekillendirmiştir. İsrail-İran ve Arap-İran bölünmeleri ile büyük güçlerin rekabeti önünde sonunda bölgede kalıcı barışa yönelik çabaları baltalar hale gelmiştir. Bölgedeki ihtilafların temelinde Filistin-İsrail ihtilafı yatmakta ve süre giden çıkmaz bölgede nitelikli işbirliğinin önünde engel teşkil etmektedir. 7 Ekim 2023’te başlayan kriz Filistin Sorunu’nun iki-devletli çözümüne yönelik ihtiyacı daha da akut hale getirmiştir. Tüm bunlar bölgenin kalıcı barış ve işbirliğine yönelik yeni vizyon ihtiyacını açıkça ortaya koymaktadır.
Terörizm, tüm biçim ve tezahürleriyle, sınır tanımayan bir tehdit olmaya devam etmektedir. Terörizm ve örgütlü suçlar arasındaki bağ, giderek belirgin hale gelmiştir. Terörist gruplar, özellikle son on yıldır terörist devşirme, finansman, zararlı propagandalarını yayma ve bilhassa genç zihinleri hedef alan beyin yıkama faaliyetleri için mevcut iletişim ağlarını kullanmakta; demokratik hak ve özgürlükleri istismar etmektedir. Bu grupların hareket tarzlarını değişen uluslararası güvenlik ortamına adapte edebilme kabiliyetleri, terörizmi daha karmaşık ve sınıraşan bir sınama haline getirmektedir. Panel uluslararası toplumun terörizmle mücadelesinde terör karşıtı diplomasinin nasıl daha etkin hale getirilebileceğini tartışacaktır.
Uzay diplomasisi, uzay ekonomisi ve uzay hukuku arasındaki ilişki, insanlığın uzay yolculuğunun geleceğini şekillendirecek önemli bir eksen olarak öne çıkmaktadır. Panel, katılımcılarını uluslararası ilişkiler, ekonomik mülahazalar ve yasal çerçevelerin uzay başlığı altında biraraya geldiği çokboyutlu bir alanı keşfetmeye davet etmektedir.
Yapay Zeka, hayatımızın her yönünde sahip olduğu etkiyle, günümüzün dönüştürücü gücüdür. Bununla birlikte, Yapay Zeka sistemlerinin mülkiyet, hesap verebilirlik, yanlış bilgi, gözetleme, otonom silahlar üzerindeki beşeri kontrolün kaybı gibi olası riskler var olmaya devam etmekte; etik tartışmalar sürmektedir. Bu risklere yanıt vermek, küresel düzeyde erişimi olan ve süreç takibi kapasitesine sahip uyum yeteneği yüksek, kapsayıcı düzenleyici bir kuruluş gerektirmektedir. Böylesi bir kurumun yokluğunda, 70’ten fazla ülke halihazırda kendi ulusal stratejisini geliştirmiştir. Bu stratejilerin geliştirildiği anlayış zemini dikkate alındığında, en büyük uçurumun kalkınma düzeyindeki farktan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.